10 Eylül anlamı
10 Eylül duygu dolu bir gün benim için. 10 Eylül denildiğinde şöyle bi 20 yıl öncesine yolculuk yapıyorum. Benim kanımdan, benim canımdan, küçücük bir kız kardeşin dünyaya gelişini ifade ediyor benim için. Henüz 4 yaşında hiçbir şeyin farkında değildim. ''Kız kardeş'' ne demek? Bir kız kardeşinin olması ne demek? Dünyaya minicik bir canlı geliyor ve sizinle eşyalarınızı, evinizi, annenizi, babanızı bile paylaşmaya başlıyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse eşyalarımı çok ta paylaşmayı seven bir çocuk değildim. Çünkü bana göre benim olan her şey değerliydi. Zarar gelmesin isterdim. Ve bir kız kardeşinizin olmasının yanında bu duygu bir hiçmiş. Bunu anladım.
Tam olarak 10 Eylül 1999 tarihiydi. O günü hiç unutmam. Daha öncesinde annemin karnında nasıl nefes aldığına dair ve nasıl yaşamını sürdürdüğüne dair hiçbir fikrimin olmadığı o bebek artık dünyaya gözlerini açmıştı. Babam, kardeşimi görmem için beni onun yanına ulaştırdığında hastahane odaları şuan olduğu kadar gelişmiş ve temiz değildi. Ve aynı odada kalan çok fazla hasta da olabiliyordu. Odada kaç kişi kalıyor olduğunu hatırlamıyorum ama kardeşimin ve annemin olduğu odada kalan bir kadının yüzünü şuana kadar net hatırlarım. Kardeşimi ilk gördüğümde şaşkınlığımı ifade edemem. O minicik kız çocuğu benim kanımdan. O da aynı annenin karnında büyüdü. Çok ilginç bir anlamdı benim için. Karakter olarak kıskanç bir karakterim olduğu da doğrudur. Ama benimkisi öyle herkesten güzel olma, mükemmel olma çabası da değildi. Asla öyle çabalarım da olmadı. Olamazdı da.. Sadece benim olan her şeyi sadece benimdi. Paylaşamazdım.
Ve o küçücük kız kardeş sadece benim kız kardeşim. Artık ben onu koruyacağım, ben onu saracağım ve onun ablası sadece bendim.
Eğer bir başkası ona küçücük bir zarar verirse henüz 4 yaşında küçücük bir kız çocuğu olan ben dünyanın en tehlikeli insanına dönüşebilirdim. Daha önce 7 ay aynı annenin karnında birlikte nefes aldığım kız kardeşimi hayata gözlerimi açarken kaybetmiştim. Elimden tutacak bir el beklerken yapayalnız açtım gözlerimi hayata. Belki de bu duygunun özlemiydi bu kadar sahipleniş. Bilemiyorum.
Onunla evimizi paylaşmaya başladığımız sıralarda o minicik kız kardeşe herkes sevgisini sunuyor. Herkes beni unutmuş tamamen ona odaklanmıştı. Bu durumdan mutluluk duyuyordum. Çünkü o benim kız kardeşimdi...
Aradan 20 yıl geçti. 20 yıl boyunca bazen güldük, bazen ağladık, bazen tartıştık, bazen birbirimizi boğazlayacakmışçasına kavgalar ettik, bazen birlikte saçmaladık, bazen dans ettik, bazen hatalar yaptık, bazen zorluklar yaşadık, bazen birbirimize destek verdik, bazen sırlarımızı paylaştık. Bunca yıl boyunca çok şey paylaştık. Hepsi birer anlamdı hepsi birer mucizeydi. 90 lı yılların bitişi 2000 li yılların yeni başladığı sıralarda çocukluğu yaşamak paha biçilemezdi. Ve ben en güzel çocukluk çağlarını onunla yaşadım. Biz hep birdik.
Sanırım hayat beni çok iyi anlayan bir dost. Ve onunla üniversite yollarımı bile kesiştirdi. Ve o yine yanımda. Eğitim mücadelemizi birlikte sürdürüyoruz. Hayatın en güzel ödülüydü bana. Bu yüzden hayata sonsuz teşekkür ediyorum.
Uzun lafın kısası bugün 10 Eylül 2019, ona ithafen yazıyorum bu satırları. Kardeşliğin ne demek olduğunu, anlamını bilmeyen insanların bizi bir kez dinleyip sonrada neden o bağın kıymetini bilmemelerinin sebebini sorgulamalarını isterdim.
Ben bu bağı çok seviyorum. Birbirinizi boğazlayacak kadar kavga ettiğiniz zamanın 5 dakika sonrasında onunla hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorsunuz. Bu kardeşlik bağıdır. Kan bağıdır.
Bundan 10 yıl sonra yine çok farklı hayatlarda olacağız. O, güzel bir yuva kurmuş olacak. Belki de çok başarılı ve hayat kurtaran bir sağlık çalışanı. Ve farklı yollarda da olsak yine ben onu hep seveceğim. Çünkü ben bir ablayım.
Nereye giderse gitsin yine döndüğünde bıraktığı yerde beni bulabilecek çünkü ben onun kan bağıyım onu silemem.
Ne hatalar yaparsa yapsın yine ben onunla her zaman olduğu gibi gurur duyacağım.
Yaşam çok kısa hala hayattayken sarılın sevdiklerinize..
Nice yaşların olsun canımın parçası. Sen hep var ol...
Doğrusunu söylemek gerekirse eşyalarımı çok ta paylaşmayı seven bir çocuk değildim. Çünkü bana göre benim olan her şey değerliydi. Zarar gelmesin isterdim. Ve bir kız kardeşinizin olmasının yanında bu duygu bir hiçmiş. Bunu anladım.
Tam olarak 10 Eylül 1999 tarihiydi. O günü hiç unutmam. Daha öncesinde annemin karnında nasıl nefes aldığına dair ve nasıl yaşamını sürdürdüğüne dair hiçbir fikrimin olmadığı o bebek artık dünyaya gözlerini açmıştı. Babam, kardeşimi görmem için beni onun yanına ulaştırdığında hastahane odaları şuan olduğu kadar gelişmiş ve temiz değildi. Ve aynı odada kalan çok fazla hasta da olabiliyordu. Odada kaç kişi kalıyor olduğunu hatırlamıyorum ama kardeşimin ve annemin olduğu odada kalan bir kadının yüzünü şuana kadar net hatırlarım. Kardeşimi ilk gördüğümde şaşkınlığımı ifade edemem. O minicik kız çocuğu benim kanımdan. O da aynı annenin karnında büyüdü. Çok ilginç bir anlamdı benim için. Karakter olarak kıskanç bir karakterim olduğu da doğrudur. Ama benimkisi öyle herkesten güzel olma, mükemmel olma çabası da değildi. Asla öyle çabalarım da olmadı. Olamazdı da.. Sadece benim olan her şeyi sadece benimdi. Paylaşamazdım.
Ve o küçücük kız kardeş sadece benim kız kardeşim. Artık ben onu koruyacağım, ben onu saracağım ve onun ablası sadece bendim.
Eğer bir başkası ona küçücük bir zarar verirse henüz 4 yaşında küçücük bir kız çocuğu olan ben dünyanın en tehlikeli insanına dönüşebilirdim. Daha önce 7 ay aynı annenin karnında birlikte nefes aldığım kız kardeşimi hayata gözlerimi açarken kaybetmiştim. Elimden tutacak bir el beklerken yapayalnız açtım gözlerimi hayata. Belki de bu duygunun özlemiydi bu kadar sahipleniş. Bilemiyorum.
Onunla evimizi paylaşmaya başladığımız sıralarda o minicik kız kardeşe herkes sevgisini sunuyor. Herkes beni unutmuş tamamen ona odaklanmıştı. Bu durumdan mutluluk duyuyordum. Çünkü o benim kız kardeşimdi...
Aradan 20 yıl geçti. 20 yıl boyunca bazen güldük, bazen ağladık, bazen tartıştık, bazen birbirimizi boğazlayacakmışçasına kavgalar ettik, bazen birlikte saçmaladık, bazen dans ettik, bazen hatalar yaptık, bazen zorluklar yaşadık, bazen birbirimize destek verdik, bazen sırlarımızı paylaştık. Bunca yıl boyunca çok şey paylaştık. Hepsi birer anlamdı hepsi birer mucizeydi. 90 lı yılların bitişi 2000 li yılların yeni başladığı sıralarda çocukluğu yaşamak paha biçilemezdi. Ve ben en güzel çocukluk çağlarını onunla yaşadım. Biz hep birdik.
Sanırım hayat beni çok iyi anlayan bir dost. Ve onunla üniversite yollarımı bile kesiştirdi. Ve o yine yanımda. Eğitim mücadelemizi birlikte sürdürüyoruz. Hayatın en güzel ödülüydü bana. Bu yüzden hayata sonsuz teşekkür ediyorum.
Uzun lafın kısası bugün 10 Eylül 2019, ona ithafen yazıyorum bu satırları. Kardeşliğin ne demek olduğunu, anlamını bilmeyen insanların bizi bir kez dinleyip sonrada neden o bağın kıymetini bilmemelerinin sebebini sorgulamalarını isterdim.
Ben bu bağı çok seviyorum. Birbirinizi boğazlayacak kadar kavga ettiğiniz zamanın 5 dakika sonrasında onunla hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorsunuz. Bu kardeşlik bağıdır. Kan bağıdır.
Bundan 10 yıl sonra yine çok farklı hayatlarda olacağız. O, güzel bir yuva kurmuş olacak. Belki de çok başarılı ve hayat kurtaran bir sağlık çalışanı. Ve farklı yollarda da olsak yine ben onu hep seveceğim. Çünkü ben bir ablayım.
Nereye giderse gitsin yine döndüğünde bıraktığı yerde beni bulabilecek çünkü ben onun kan bağıyım onu silemem.
Ne hatalar yaparsa yapsın yine ben onunla her zaman olduğu gibi gurur duyacağım.
Yaşam çok kısa hala hayattayken sarılın sevdiklerinize..
Nice yaşların olsun canımın parçası. Sen hep var ol...

Yorumlar
Yorum Gönder